8 Eylül 2013 Pazar

İstanbul 2020 Olimpiyatları ve Türkiye Gerçekleri!

İstanbul olarak her seferinde olduğu gibi klasiği bozmayarak olimpiyatlar için aday olduk. Yine yüzü gülen taraf biz değildik. Peki bu sefer bu durumun gerçek sebebi neydi?
Türkiye gelişen bir ülke konumunda. Hızlı bir gelişim gösteriyoruz ancak çevremizde ilişki kurduğumuz ülkeler bizimle aynı hızda gelişme gösteremiyor ne yazık ki. Yakın ilişki kurduğumuz ülkeler ya hala yoğun bir kargaşa içinde ya da kargaşayı yeni atlatmış durumda. Bu ülkemiz açısından hem iyi hem kötü olarak değerlendirilebilir.

Olaylara iyi yanından bakarsak eğer ; çevrenizdeki ülkelerin sizden daha geride olması demek , sizin elinizdeki güç ile o ülkelere girerek onların gelişmesine yardımcı olurken gücünüzü arttırmanız , onların desteğini almanız , belli bir bölgenin lideri ya da sözü geçen ülkesi haline gelmeniz açısından çok elverişlidir. Yani ülkenizde parası olan ve bir iş yapabilen herkes için bu daha az gelişmiş ülkeler potansiyel piyasa konumundadır.

Ancak olayların bir de şöyle bir yüzü var : Çevrenizde bu son iki paragraftır bahsettiğim tarzda , daha az gelişmiş , artık gelişmiş dünya ülkelerinde geçerliliği kalmamış rejimlerle yönetilen , ülkelerin varlığı aynı zamanda potansiyel risktir. Şuan Beşar Esad ve Suriye olaylarında gördüğümüz gibi. Önce diğer ülkelerde Arap Baharı adı altında başlayan olaylar ilerlemeye devam eder. Zamanla bütün çevredeki ülkelere özellikle de monarşizm ağırlıklı ülkelere yayılır. Halkın ayaklanması karşısında tabi ki monarşik yönetimler hemen pes etmez. Ülke bir anda savaş alanına döner ve halk ikiye bölünür ; Esadçılar ve Özgürlükçüler. Şimdi buraya dikkat etmek gerekiyor. Bahsettiğimiz iki gruptan biri elinde düzenli ordusu , silahları ve hatta kimyasal silahları olan bir kesim. Diğer grup ise yalnızca halk. Savunmasız silahsız ve askeri deneyimsiz. Böyle bir durumda bu savaş sadece o ülkeyi ilgilendiriyor olamaz. Çevre ülkeler de aslında bu savaşın içinde yer alırlar. Nasıl mı?

İşte burada sıra yeniden ülkemize ve Türkiye gerçeklerine dönmeye geliyor. Biz Suriye'de olan bu olaylar karşısında ne yapıyoruz? Savaşa nasıl müdahil oluyoruz? Bir savaşa girmenin bir sürü yolu vardır. Sıcak savaş , soğu savaş , askeri müdahele , uzaktan müdahele vesaire vesaire. Şuanda bizim yaptığımız ise bunlar dışında bir şey. Biz Suriye'den ülkemize irtica eden insanları kabul ediyoruz. Onları yerleştiriyoruz , besliyoruz , askeri açıdan eğitiyoruz , silahlandırıyoruz ve ardından ''KENDİ ÖZGÜRLÜKLERİ'' uğrunda savaşmaları için geri kendi ülkelerine gönderiyoruz. Yani aslında biz inançlı paralı askerler yetiştiriyoruz. Bu maliyet açısından sıcak savaşa kendi ordunuz ile girmek kadar pahalı bir seçenek. Ama karşılığında bu savaşta sizin askerleriniz ölmemiş oluyor , sizin insanlarınız ölmemiş oluyor.

Tabi bunun da bir başka getirisi var yanında. Sınır bölgelerde çok yoğun bir irtica var. Orada yerleşik yaşayan insanların huzuru ve rahat yaşamları geride kaldı. Sınırdan ülkemize irtica etmiş yerleşik durumda olan 500.000in üzerinde Suriyeliden bahsediliyor. Yani bölgede yaşayan Türk vatandaşından neredeyse daha fazla sayıda. Ayrıca zaten ülkenizin kendi içinde ekonomisi zor dönerken ve dışarıya da büyük bir miktar borcunuz varken yüksek bir maliyet getiriyor. Dolayısıyla kaçınılmaz ama en az Suriye kadar bizim için de zor bir dönem.

Şimdi 2020 olimpiyatları meselesine dönecek olursak eğer. İnanın ben de her Türk vatandaşı kadar çok istedim olimpiyatlara ev sahipliği etmemizi. Ancak gerçeklerin farkındaydım. Finale kaldığımızda bile en ufak bir ihtimal vermedim ülkemize olimpiyat verileceğine. Çünkü bunun aslında ülkemizin ne altyapısıyla ne de kazandığı madalya sayısıyla bir alakası yok. Bu tam olarak da yazının başından beri bahsettiğim şeylerle alakalı. Türkiye sadece bir ülke olarak varlık sürdürmüyor. Aynı zamanda Orta Doğunun patronu olma rolüne soyunmuş durumda. Dolayısıyla sadece 80 milyonun değil çok daha fazlasının sorumluluğunu taşıyor. Ayrıca olaylar Suriye'den sonra bitmeyecek. Henüz daha çok hareketli ve hareketlenmeye devam edecek bir bölgedeyiz. Sadece 2020 değil benim düşündüğüm ve yorumladığım kadarıyla en az 2030'a kadar devam edecek zor yıllar ve zor görevler bizleri ve ülkemizi bekliyor.

İşte gerçekten 2020 olimpiyatlarının bize verilmemiş olmasının sebebi bence bunlar. Ülkemiz büyük oynuyor , güçlü durumda , gittikçe iyiye ilerliyor ancak her zaman büyük risk var. Olayların ya da savaşların ne zaman ne getireceğini asla bilemeyiz. Ancak bildiğim bir şey var :
  TÜRK OLMAKLA GURUR DUYUYORUM!
Bu yüzden bize düşen sabırlı olmak , olanları dikkatli incelemek yorumlamak çok araştırmak ve üzerimize düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmak.

Mesele sadece 2020 olimpiyatlardan ibaret değil dostlar. Mesele daha büyük. Zor günler ve sıcak uluslar arası diplomasi çok yakında. Dikkatli olun , sabırlı olun ve asla umudunuzu yitirmeyin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder