27 Ağustos 2013 Salı

Altınoluk - İstanbul Yolculuğu

Off ne tatil yaptık be...
Evet tatildeyken gene klasiği bozmayarak blogu ibretlik ihmal ettim. Farkındayım ama pişman değilim gene olsa gene yaparım. Tatil bizim de hakkımız değil mi arkadaş? Evet Altınoluk'taydım. Her yaz olduğu gibi yine haftalarca burada kaldım.

Bu gün yeniden yazı yazmaya başlamış olmanın haklı sevinci var tabi ki içimde. Bundan sonra inşallah aksatmadan 5-6 günde bir yazılarımı sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Bu sefer size Altınoluk'tan İstanbul'a dönüş yolculuğumun hikayesini anlatacağım. Bu yolculuk sıradan bir yolculuk değildi. Çünkü bu yolculuk aslında liseden üniversiteye geçişin yolculuğuydu. Altınoluk'ta her sene olduğu gibi bir yaz tatili geçirdim. Sanki bu sene değil de sıradan bir sene gibi. Lisede ara sınıf yazı gibi bir tatildi. Her zamanki gibi deniz güneş tırmanma hoplama zıplama vesaire.

Fakat geri dönüş yoluna geçince her şey çok değişti. Dönünce beni bekleyen şeyler bir anda gözümde canlanmaya başladı! Üniversite kaydı için önce okula gidip diploma almam gerekiyordu. Ardından doktor onaylı kan kartı (artık ne yapacaklarsa sevgili itülü insancıklar bununla!?) çıkarmalıydım. Yani resmen adım adım üniversiteli oluyordum. Bu da 1 sene Taşkışla'da ardından da 4 sene Ayazağa'da geçireceğim anlamına geliyordu. Tabi bu yıllardır hayalini kurduğum bir şey kabul ediyorum ama gene de bir stres yaratıyor insanın üzerinde.

Bir sene ingilizce hazırlık okuma fikri bir anda beni bundan yıllar öncesine Cağaloğlu'nun hazırlık yılına götürdü. Ne yıllardı be... Nurgül Kunt (bu yazıyı okumadığını ve hiç okumayacağını umuyorum) bir sene içinde beni 20 sene yaşlandırdı. Yüzüm falan kırışırdı bi sene daha dersime girse kesin. Her senenin başında acaba bu sene almanca dersime Nurgül hoca denk gelicek mi korkusu yaşamaya başlamıştık... O gözlüklerin bir aşağı bir yukarı sallanışı , onun sıranın üstüne yatışı , ''Muraaaaaaaaat Alicaaaaağğğğn'' diye bağırışları.. Off düşünürken bile terledim sıkıntıdan.

Her şey adım adım gerçeklik kazanıyordu. İstanbul'a dönünce önce evrak peşinde koşmak ardından da kayıt sırasında beklemek beni bekliyordu. Kayıt gününden önce bir haftam var. E bu bir hafta da zaten hazırlıkta daha iyi bir kura düşebilmek için ingilizce çalışarak geçecek doğal olarak. Almancadan sonra ingilizce öğrenmek çok kolay geyiğinin ne kadar gerçekçi olduğunu test edeceğim heyecan dolu bir sene de beni bekliyor.

Ayrıca kazandığım bölümün adı ''Kontrol Mühendisliği'' olunca ve çok da bilinmeyen tanınmayan bir mühendislik dalı olunca hem ''eheh eheh neyi kontrol ediyon len sen'' geyikleri hem de ''2 senelik mi o evladım meslek yüksek okulu mu?'' gibi sorular başıma musallat olacak gibi gözüküyor. Okuyanlar ve mezunlar her ne kadar ''siz onlara takılmayın bitirdiğinizde onlardan 3ünün kazandığı kadar para kazanıyor olacaksınız ve hepsinden yüksek kademede çalışıyor olacaksınız'' deseler de bu insanın içini o kadar da rahatlatmıyor ne yazık ki.

Tabi ben üniversiteye geçmek konusunda bir çok kimseden daha rahatım. Çünkü mezun olduğum okul hem içerik hem eğitimci kadrosu hem öğrenci profili hem de bulunduğu yer açısından üniversiteyi aratmayacak bir okuldu. Cağaloğlu her anlamda çok fazla şey kattı hepimize. Hem girdiğim ortama yabancılık çekmeyecek kadar kendimi geliştirdim hemde İTÜ'ye gittiğimde tanıdığım bir sürü insan olacak üst dönemlerimden.

İşte böyle düşüncelerle geçen çok uzun bir yolculuk oldu benim için. Bu yolculuk da aynı Nurgül Hocamın bundan 5 sene önce yaptığı gibi beni çok yaşlandırdı. Sonuçta üniversiteli olduğum , istediğim üniversite ve istediğim bölümü kazandığım için tabi ki çok mutluyum. Ama büyümek her zaman insanın üzerine daha fazla sorumluluk ve baskı getiriyor. Yeni başladığımız bu 5 senelik güzel hayatın bize neler getirip bizden neler götüreceği bilinmez ama bu Altınoluk - İstanbul yolculuğu beni 7 saatte filozof yaptı o kesin.

Evet bu güzel yazıda bu güzel yolculuğumu ve kafamın içindekileri paylaşarak yeniden yazmaya döndüğüm için çok mutluyum. Bundan sonra sık sık , her konuda (hatta siyasi konularda bile) , uzun uzun yazmayı umuyorum. Takipçim olmaya devam edeceğinizi umuyorum! ;)

bana ulaşmak isterseniz eğer:
Mail adresim: nizamogluyekta@gmail.com
Twitter hesabım: https://twitter.com/MetroYolcusu
Facebook hesabım: https://www.facebook.com/yekta.nizamoglu
Blogumun facebook sayfası: https://www.facebook.com/yebuniblogger?fref=ts
istediğiniz zaman bana ulaşabilirsiniz. Elimden geldiğince geri dönemeye çalışırım.

Sık sık görüşmek dileğiyle!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder